top of page

NEMRUT DAĞINDA GÜNEŞİ GÖRMEK

Kommagene Krallığı,

Antik Çağda, Orta Anadolu’nun güneyinde krallık. Batıda Kilikya(Adana yöresi) kuzeyde Kapadokya, krallığın Doğu sınırını Fırat Nehri ile çevrili olarak. bugünkü Adıyaman, Malatya Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinin coğrafi hinterlandını kapsamaktaydı. Asur kaynaklarında: Geç Hitit döneminde Kummuh adıyla anılan Kommagene Büyük İskender’in Anadolu ve Ortadoğu’yu ele geçirmesi sonrası onun egemenliğinde, daha sonra da generallerinin kurduğu Selevkoslar devletinin egemenlik alanında kaldı.Milattan Önce yaklaşık 162’de, çökmekte olan Selevkos İmparatorluğu’ndan ayrılarak bağımsız bir devlet oldu. Bulunduğu bölgenin Toros Dağlarındaki çeşitli yolların kavşak noktası olması,doğu sınırında Fırat Nehri Kommagene Krallığı’na, Roma ve Part(Pers) imparatorluklarının arasında stratejik bir konum kazandırmaktaydı. Samosata (Eski Samsat) bu küçük krallığın başkentiydi. Bu gün Atatürk Barajının göl havzasında kalan Samsat’ın tarihi tunç devrine kadar uzanmaktadır. Samosate ismini kurucu kral Samos’tan almıştır. Partlara karşı Romalıların desteğinden maharetle yararlanan Kommagene kralı I. Antiochos döneminde (MÖ. 69- MÖ. 34 ) krallığın gücünü zirveye ulaşmıştır. Antiochos adını yaşat-mak için Nemrut Dağı’nın tepesine anıtsal heykellerle süslü görkemli bir mezar tepesi yaptırmışsa da, halkını ihmal ettiğinden Romalı komutan Lucuiyanus’a boyun eğmek zorunda kalmıştır.

Krallığın en önemli özelliği Doğu ve Batı inançlarıyla kültürlerini bünyesinde sentezlemiş olmasıdır.Bu olgu dağdaki heykellerin kıyafetlerine de yansımıştır. Romalıların “tanrı olarak” kabul ettikleri Zeus ve Hereklesin başlarındada doğu-nun Part külahı bulunmaktadır. Kommagene Krallığı MS 17’ de Roma’nın ege-menliğine girene kadar bağımsızlığını, sürdürmüş. III. Antiochos’un ölümünden sonra, bölge Roma Kralı Tiberius zamanında Romalıların eline geçmiştir. 38-72 arasında Roma’ya yarı bağımlı yeniden bir canlanma dönemi yaşasa da, daha sonra, Roma Kralı Vespasianus döneminde Roma’nın Suriye Eyaleti’ne katılarak tamamen hakimiyetini kaybetmiştir.

Doğu Terası

Güneşin doğuşunun izlendiği 10 metre yüksekliğindeki tahtlar üzerinde sıralar halinde oturmuş heykeller: O dönemin ilkel teknoloji ve insan emeğinin ürünü olarak değerlendirildiğinde gerçekten olağanüstüdür. Yüzleri güneşe doğru, daha doğrusu doğuya bakmaktadır. Terasta sırayla Komagenenin sembolü olan Kartal,Kralın güğcünü temsil eden aslan, Kral I.Antiochos, Kommageneyi temsilen kraliçe (Tyche),Romanın mitolojik pağan “tanrıları” Zeus, Apollon ve Herakles(Herkül);onların yanında da Aslan ve Kartal heykelleri yer almaktadır. Tahtların arkasında 237 satırdan oluşan Kral Antiochos’un dini ve sosyal içerikli vasiyeti (Nomos) bulunmaktadır.Terasın kuzey ve güneyinde Kommagene Kra-liyet ailesinden bazılarının kabartma stelleri yapılmıştır.Yine aynı terasta hey-kellerin önünde ateş sunağı (Altar) ve onun yanında oturur biçimde bir aslan heykeli bulunmaktadır.

Doğma saati geldiğinde Güneş Mezopotomya ovasından yerden kaynar gibi doğmaya başlar ve uzun süre çıplak gözle rahatça izlenebilir.Güneşin doğuş istikametinde Fırat nehri üzerine kurulan Atatürk barajı gölü dağdan masmavi deniz gibi görülmektedir.Güneşin doğuşunu izleyicilere olağan üstü duygular yaşatmaktadır.

Gün Batımı

Batı Terası: Doğu Teras’da olduğu gibi tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri ile birlikte Kommagene Kralı I. Antiochos’un heykeli ve “ tanrılarla tokalaşma” kabartmaları yer alır. Ayrıca burada astroloji ile ilgili bir aslan horoskop kabart-ması da bulunmaktadır. Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan simgesel olarak Milattan önce 7 Temmuz 62 tarihi okunmaktadır. Bu tarih Kral I. Antiochos’un tahta çıkış tarihidir. Nemrut’ta güneşin batımı bu terastan izlen-mektedir. Güneşin doğuşu nasıl doğu terasından izlenmekteyse batışı da batı terastan izlenmekte olup ,doğuşu gibi oldukça muhteşemdir.Önceki yıllarda mili park olmadan önce turistler akşama doğru dağa çıkar güneşin batışını iz-ler, orada ateş yakan bekçinin demlediği çayları içerek, yaktığı ateşin çevresinde sabahlayarak güneşin doğuşunu seyrettikten sonra dağdan ayrılırlardı. Şimdi Batışı izlemek ancak o yörede konaklamakla mümkün olmaktadır.

© 2035 by Daniel Lunsford. Powered and secured by Wix

bottom of page